24 Mayıs 2020 Pazar

4. Küreselleşme: Fayda/Zarar Kazanan/Kaybeden






Salgın bizi küreselleşmenin sonuçlarını tartmaya itiyor. Küreselleşme, bilgi ve teknolojiyi elinde bulunduran tarım, bilişim ve sanayide gelişmiş ülkeler için ucuz işgücü ve hammaddeden faydalanabileceği bir nevi post-modern emperyalizm uygulaması iken, gelişmekte olan ülkeler için dışa bağımlılıklarını kademeli olarak her alanda artırdıkları, kendi işgücünü, toprağını, yer altı zenginliklerini peşkeş çektikleri bir bağımlılık düzeni anlamına gelebiliyor. Böylesi bir durumunda gelişmiş ülkeler kendi içlerine dönerek krizi gayet sakin ve az hasarla yönetebilirken gelişmekte olan ya da gelişmemiş ülkeler için durum felaket senaryosu haline gelebiliyor...


Prof. Dr. Fuat Keyman’ın da yazısında belirttiği gibi, Küreselleşme bizleri Hız, Belirsizlik, Risk ve Türbülans dolu bir dünya düzenine sürüklüyor. Güvenlik ve gelecek kaygısı, doğal kaynakların ve ekosistemin tahribatının hızlanması, iklim değişikliği, gelir adaletsizliği, işsizlik, düzenli ekonomik krizler gibi neticelerle dünyayı türbülanslarla ve risklerle dolu, hızın ve gücün hükmettiği bir yer haline getiriyor. Şöyle bir düşününce aşırı rekabetçi, aşırı hızlı, risklerle dolu ve güvensiz bir dünya, çocuklarımıza bırakmak isteyeceğimiz türden bir dünya gibi gözükmüyor…

Küreselleşmeyi, sonuçları üzerinden bu kadar karalama hakkımız yok. Yiğidi öldür, hakkını yeme. Ekonomik kalkınma, küreselleşmenin alametifarikası. Savaş dönemi sonrası hızlı ekonomik büyümeye eşlik eden uluslararası ticaret ve yatırımların ivme kazanması, pek çok ülkedeki ekonomik refah artışının en büyük itkisi oldu. Bugün kullandığımız hemen her ürün, faydalandığımız hemen her hizmet, küresel bir ticari ağın meyvesi. Küreselleşme, gelinen noktada o kadar damarlarımıza nüfuz etmiş ki, İngiltere’nin BREXIT kararı, Trump’ın TPP feshi, ya da  ‘Buy American, Hire American’ tipi içe yönelik istihdam politikaları onun tahtını sarsacak büyüklükte gelmiyor bizlere. Her ne kadar bu tip hamleler ile kan kaybı yaşasa da küreselleşmenin geri dönüşü mümkün olmayan bir yol olduğu aşikâr.

Küreselleşmenin elbette kazananları ve kaybedenleri var. İlk ve en çok kazanan, her daim oyunu kurgulayan oluyor. Gelişmiş ekonomiler, zamanla küreselleşmeyi emperyalist politikaların bir uzantısı olarak kullanarak kanunsuzluğu doyasıya tattıkları kendi arka bahçelerini yarattılar. Her ne kadar son zamanlarda göçmenler, dışa bağımlılık, işsizlik, dışarı kaçan büyük firmalar gibi pek çok sorunla boğuşsalar da gelişmiş ülkelerin küreselleşme üzerinden sağladıkları fayda yadsınamaz.

Bir diğer kazanan da gelişmekte olan ekonomiler olarak görülebilir. Gelişmekte olan ülkelerdeki hızlı ekonomik büyümenin altyapısını gelişmiş ülkelere ihracat ve batılı ülkelerin yatırımları oluşturdu. Burada bir win-win durumu söz konusu.

Ancak küreselleşmenin kaybedenleri genelde gözden kaçanlar/kaçırılanlar oluyor. Her ne kadar doğal olarak gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerindeki büyüme oranları gelişmiş ekonomilerden oldukça yüksek seyretse ve gelir seviyelerinde gelişmiş ülkelere yakınsama gözlemlense de bunun bizi yanıltmasına müsaade etmemeliyiz. Bilakis küresel gelir adaletsizliği hızla artmakta. Bu da büyümenin ülke vatandaşlarının refahına ve gelir uçurumunu kapatan politikalara etki etmeden küçük bir zümreyi daha da zengin kıldığı anlamına geliyor. Gelişmekte olan ülkeler, gelir adaletsizliğini minimize eden, toplumsal refahı paylaştıran yasa ve kurumlar oluşturamadıkları müddetçe gelir uçurumu daha da artıyor.

Emekleri sömürülen işçiler, sweatshop mağduru çocuk işçiler, hunharca katledilen çevre, talan edilen doğal kaynaklar, gelişmiş ülkelerin kendi ülkelerinde asla yapamayacakları işleri arka bahçelerinde yapma niyetlerinin sonuçları.

Yani küreselleşmeyi sonuç ve etkilerine bakıp tukaka ilan etmeden önce üretimde verimliliği, ekonomik kalkınmayı ve ticaret özgürlüğünü esas alan bu yapının faydalarının nasıl paylaşıldığı konusunda kafa yormak gerekiyor. Yaşadığımız kriz hem küresel ekonomilerin olumlu/olumsuz etkilerini, hem de etkilerin sosyal yansımalarını düşünmek adına önemli bir imkan sunuyor.

Küreselleşmenin etkilerini faydaları, zararları, kazananları ve kaybedenleri üzerinden inceledikten sonra, gelecek yazıda Covid19 sonrası küreselleşme algısının nasıl değişebileceğini ve ne yönde şekillenebileceğini konuşalım isterim.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

Sevgiler,
Mert

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder