18 Haziran 2012 Pazartesi

biri bizi yalıtıyor...


Tadilat: İki genel tahrir arasında, bu kanunda yazılı sebeplerden dolayı binaların gayrisafi iratlarında ve arazinin kıymetlerinde vukua gelen devamlı ve tabii değişiklikler tesbit edilerek, yeni irat veya kıymetin tahmin edilmesi.‘

Bugünlerde eve yaptırmakta olduğum tadilatın tanımı, işte bu internette rastladığım ve bir bok anlamadığım açıklama olsa gerek… Benim tahmin ettiğim tadilatın çok çok ötesinde, çok daha karmaşık bir şeyler yapıyor olmalılar… Aksi takdirde bu kadar sorun yaşanması, uzun sürmesi, acı vermesi mümkün olmazdı…


Apartmana dış cephe yalıtımı yapılacağını öğrendiğimde ‘Sonunda ısınacağız lan’ diye çocuksu bir coşku yaşıyorum. Çünkü salonun ortasında ateş yakıp çevresinde dans etsem dahi ısınamayacağım bir evde oturuyorum.

Hemen, her tadilat yaptıranın havalı bir uyarı yapıştırması gerekliliği aklıma geliyor. İnternetten yaptığım detaylı araştırma sonrası öyle bir yazı görüyorum ki, aklım tutuluyor,  kelimeler kifayetsiz kalıyor. Ne yazsam, bu dayı kadar içten, samimi ve kaderci olamıyorum; vazgeçiyorum. Zaten bize ‘saydik’ de yapmıyorlarmış…


Isınma coşkum da çok sürmüyor. Apartman dış cephesinin kağıt 200’lüklerle kaplansa dahi daha ucuza gelebilecek bir dizi operasyon sonucunda kaplanacağı gerçeğinin yüzüme vurulması pek zaman almıyor. Projelendirdiğim benzer maliyetli alternatif mantolamayı yönetim ile paylaşıyorum:


‘Herhalde malzeme A kalite!’ şeklindeki avuntularım ise dış cephe malzemesinin ne olduğunu görür görmez son buluyor: KÖPÜK… Bizi bildiğimiz kırılacak eşya kutularından çıkan köpüklerle çevreleyerek kışın sıcak, yazın serin tutmayı planlayan apartman yönetiminin bu hayalperest girişimini, nedense sürekli belli bir yaş üzeri (50) insanların ağızlarını şapırdata şapırdata ‘Aaaa…Öyle demeyin! En az 3-5 derece fark eder’ telkinlerinden başka destekleyen olmuyor.

Ancak hepimiz koyun gibi ödüyoruz.. Aklımda bu kadar paraya pek tabi haklı olarak hayalini kurduğum ‘kurşun geçirmez dış cephe kaplaması’ ve dilime dolanan bir şarkı: ‘seni pamuklara sarmalar sararım…’

Düşen suratım, ‘Şerefsiz yönetici’ naralarım, ‘Mahkemeye gideceğim’ tehditlerim her ne kadar apartman boşluğunda sarf edilse de, yankı bulmamış olsa gerek, evimizin önüne iskeleler hızla kuruluyor. İnsan o kadar para verince kurulan iskeleleri bile kendinde hak görüyor. Durum psikanalizi basit: Yalıtım üzerine sıva atıldığında elle tutulamayan, gözle görülemeyen bir hal alıyor. (Evinizin dışarı doğru 2-3 cm. genişlediğini fark etmek için bir hayli dikkatli olmalısınız). En azından iskeleleri toplamasınlar, bize bıraksınlar ki o paraya elimizde somut, gözle görülür  bir şeyler bulunsun diye düşünmeye başlıyorum. Ne bileyim ara sıra o iskelelerden tırmanıp eve gireriz, kayarak ineriz falan…Onları da söküp götürüyorlar namussuzlar.

Apartman girişinde çocuklar, köpük parçalarını bir birlerinin kafalarında kırıyorlar… Köpükler, minik parçalara bölündükçe bahçede yaz günü kar yağmış havası oluyor… Zar zor kazandığım paralarla, sinirimi hoplatan apartman veletlerine eğlencelik suni kar yağdırıyorum… Dalgın bir şekilde onların çığlık çığlığa yalıtımcılık oynamasını  izlerken, kafamda ufak bir hesap yapıyorum. Yalıtım olacak, kombiyi daha kısıkta yakacağız veee kabaca 123 sene sonra verdiğim bu para, tasarrufla kendini kompanse edecek… İskeleye ip bağlayıp tarzancılık oynayarak ‘kimin pekmezi daha önce akacak’ merakı uyandıran bir diğer coşkulu grup dikkatimi dağıtıyor…

Bu sefer de dış cephe mantolamasının ‘enerji sarfiyatını minimize etmek’ ayakları ile yasa zoruyla eski binalar için de dayatılmasının kimlere ne iş hacimleri yarattığını ve işlerin kimlere paslandığını, ne paralar, rantlar döndüğünü düşünürken yakalıyorum kendimi… Hemen silkinip kendime geliyorum. Devlet büyüklerimizin elbette her zamanki gibi memleketin enerji tasarrufunu ve menfaatlerini ön planda tuttuğu için böyle bir gereklilik gördüğünü düşünüyor ve rahatlıyorum. Emisyon konusunda en az bir Yılmaz Morgül hassasiyeti gösteren ve Kyoto Protokolü’ne mensup ülkeler arasında bu hassasiyeti ile tüm dikkatleri üzerine toplayan caanım memleketim için bir an tuhaf düşüncelere daldığım için ayıplıyorum kendimi… Neticede bu yeşil enerji nükleer santraller falan, son zamanlarda çok atılım yapıldığını hatırlatıyorum kendime (gözüm seğirerek)

Durumun bir de psikolojik boyutu var. İnsanın evinde her an karşısına çıkacak bir usta korkusu ile yaşaması. Usta korkusu, evdeki usta kokusunun önüne geçiyor. Balkonların içten yalıtılması gerekliliği, evimizi şenlendiriyor. Sabah kalktığımda sıvacı usta ile göz göze geliyorum. O çoktan balkondan girip, çayı koymuş. Kimi zaman ağırdan alıp alarmı savsakladığımda, yanağıma sıcak bir öpücük kondurup gülen gözler ve tek kaşıyla ‘Hadi’ diyor, ‘İşe geç kalacaksın…’

Sevgiler

Mert

2 yorum:

  1. A. Elif Biçer17 Nisan 2017 07:06

    10 yıl kadar araştırıp szin hikayeyi okuduktan 3 gün sonra ameliyat oldum ve yorum girebildiğim bütüb sitelerde şunu paylaştım:
    Arkadaşlar, ben 14.04.17 tarihinde Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi' nde Klipsli ETS ameliyatı oldum. Ameliyatımı alanında uzman bi ekip gerçekleştirdi. Hemşirelerim, doktorlarım hatta yattığım servisteki görevli arkadaşlar o kadar ilgili ve sevimliydi ki anlatamam.. Ben el ve ayak terlemesi şikayetiyle Göğüs Cerrahisi polikliniğine başvurdum, bu ameliyatı yıllardır araştırdığımı ve artık bu dertten (hiperhidroz) bi an önce kurtulmak istediğimi söyledim. Bi kaç görüşme ve prosedürden sonra toplamda 1 saat süren bi operasyon gerçekleşti. Ameliyattan çıktığımda ellerim kupkuru ve ayaklarım çıplaktı. Yalnız bunu belirtmem gerek, bu ameliyatın direkt olarak ayaklara bi etkisi yok ki benim ayaklarımdaki terlemeyi %90 oranında azalttı. Zannediyorum bünyeden bünyeye değişiyor. Ameliyattan sonraki süreç çok kolay geçti benim içşn. Ciddiye alabileceğim bi ağrı ya da komplikasyon gelişmedi. Bu ameliyatı araştırırken en çok refleks terleme konusunda endişelenmiştim. Ama her şeyi göze alıp girdim ameliyata, beklentiyi de küçük tuttum ki bi etkisi olmazsa üzülmeyeyim. Ama şu an o kadar mutlu ve kuruyum ki anlatabileceğim bi şey değil.. Refleks terleme de gelişmedi bende. Bugün 3 gün oldu ve kontrole gittim. Bütün servis çalışanlarına minnettar olarak ve teşekkür ederek hatta doktoruma da çok çok teşekkür edip, kocaman sarılarak ayrıldım hastaneden. Eğer gerçekten mutsuzsanız bu hastalık yüzünden doktora bi danışın derim..
    Sevgiler..
    :)

    YanıtlaSil