8 Nisan 2020 Çarşamba

yeniden yazılar...




Çocuğu olan iyi bilir. Bir ebeveynin en kıymetli zamanları çocuğunun tablet ya da televizyon karşısında paralize edilmesini ya da uzun bir uyu/uyumam inatlaşmasından galip çıkılmasını müteakip başlar. Bu vakitler, varlığını bir şeyin varlığına armağan etmeyi tüm eğitim hayatı boyunca içselleştirmiş bir neslin, tüm varlığını artık çocuğuna armağan ettiği sefil hayatını anlamlı kılabilmek adına bulunmaz (!) nimettir.

Böylesi iple çekilen zamanlar, çoğunlukla Netflix’te en fazla 3 bölüm tahammül edilebilen (bol sevişmeli bir dizi ise bu süreç 1 sezona kadar çıkabilir) dandirik diziler karşısında uyuklamalarla, evin kalan ev işlerini yapmakla, karelere bölünmüş ekranda pek çok kafanın aynı anda bağırdığı tartışma programlarıyla, ya da sosyal medyada oradan oraya savrulmalar ile heba edilir. Çünkü meşakkatli bir sürecin ardından ne vücutta ATP, ne de beyinde dopamin kalmıştır.

İçinden geçtiğim böylesi uzun bir fetret dönemi sonrası yazmayı ne kadar özlediğim aklıma geldi. Açıkçası çok zamandır yazmak adına planlar yaptım ve yazı materyalleri biriktirdim. Elbette seneler içerisinde ‘Karpuz Kesecektik’ bloğunu yazan adamdan farklı bir adam haline geldim. Elimden geldiğince okumaya ve okuduklarımı bir birilerine ilintilemeye çalışıyorum. Sanırım okumaktan ziyade bu bilgileri beynimizdeki nöron ağları misali birbirleri ile ilişkilendirmek konusunda ayrı bir çaba gerekiyor. Ve bunu yapmanın en güzel yolu da bu bilgileri yazıya dökerek yorumlamak.
Yani eğer bu bloğun bir okuyucusu olacaksa (ki bu inanın şu aşamada benim için çok da mühim değil), eskiler karıştırıldığında çok daha mizahi ve eğlenceli yazılar bulurken, sonraki yazıların daha bilgi odaklı olduğunu görecek. Elbette herhangi bir konunun uzmanı değilim ancak farklı disiplinlerde bolca okumayı ve okuduklarımı kendimce kaleme almayı seviyorum. Buradan yazacaklarımın yine yalnızca beni bağlayacağı sonucunu da gayet tabi çıkarılabilir.

Çokça zamandır planladığım yeniden yazma eylemine esas vesile olan elbette hepimizin evlere tıkılıp kalması. Bu sürecin yaratıcılık ve üretkenlik açısından oldukça verimli geçirilebileceği kanaatindeyim. Karantina sürecine büyük anlamlar ve misyonlar yüklemek elbette anlamsız ve yersiz olacaktır, zira kıyamet günü tatbikatı yaşanan bir dünyada öncelikli olan üretkenlik değil, hayatta kalmak ve ruh halimizi sağlıklı tutabilmektir.

Eh, o zaman elbette ilk konumuz CoronaVirüs ve bu salgının bize düşündürdükleri, öğrettikleri olacak. Hadi başlayalım...