26 Mart 2012 Pazartesi

o her şeyi blender*...


Göz kapaklarının ağırlaşması için her yolu denemişti… Tüm ışıkları kapatmak, radyo açmak, radyo kapatmak, ritmik nefes alıp vermek, kafayı yastığa gömmek… Yok! Herhalde yapısal, uykusu kaçtı mı tam kaçıyordu. Saat sabahın 3’üne yaklaşıyor ve yarın sabah işe gitmek için 7’de kalkması gerekiyordu. Yatakta zorlama bir iki dönüş sonrası kalkıp mutfağa yöneldi. Tereyağına kırdığı iki yumurtanın üzerine bolca peynir ufaladı. Aç mıydı? Hayır. Belki bir şeyler tıkınırsa kendini biraz daha mutlu hisseder, uyuyabilirdi. Zaten bu kiloları da sırf kendini oyalarken almıştı…

Yumurta hafif cızlamaya başladıktan sonra, küçük bakır tavasını ve özensiz bölünmüş yarım ekmeğini koydu tepsisine ve televizyonun karşısına geçti. Şu aralar uykusuz gecelerinin artmasındandı herhalde, bu saatlerin popüler programlarını gayet iyi biliyordu. Ya o rüya hayırlayan psişik ablayı izleyecekti ya da Şopping TV’deki bir hayli ilginç ürünlere göz atacaktı. Oyunu yine Şopping TV’den yana kullandı.

Hemen şimdi ararsanız…’ diyordu bu saatte enerjisinin nereden geldiği bilinmeyen televizyondaki ses, ‘…Naysır Daysır’ınızın yanında koruma kılıfı, taşıma çantası ve müthiş lezzetler tarifi kitabı hediyemiz!!’ Demek ki gecenin bu saatinde oturmuş küp küp kesilen domatesle, jülyen doğranmış sebzelerle hiberne olmuş çaresiz insanlara böyle bir kıyak geçiliyordu. Bu saatte, bedava koruma kılıfı, taşıma çantası ve müthiş lezzetler tarifi kitabından daha güzel ne olabilirdi ki?

Kadın, otuziki dişini sergilerken bir yandan da ona her adımında eşlik eden, Ümit Usta’dan hallice, çirkin bıyıklı bir adamla 1 km.’lik tezgah üzerinde küpler haline getirilmeyi sabırsızlıkla bekleyen çeşit çeşit meyve sebzenin üzerine forş diye basıveriyordu aleti. O kadar mutluydu ki… Belki de mutluluğun sırrı bu küplerde idi… Birisi ona mutluluk nedir diye sorsa, ‘Jülyen’ diyiverecekti sanki…

Üçlü burgu hareketi ile ekmeğini yumurtasının içine bandırırken, ‘Benim de bir naysır daysırım olmalı’ diye düşündü. Televizyonda domates doğrarken elini kesenlerin, soğan doğrarken hüngür hüngür ağlayanların, bir türlü sebzeleri aynı boy doğrayamayanların, bir meyve salatası için saatler harcayanların, jülyen doğranmış patateslere muhtaç insanların yüzündeki (yapmacık da olsa) memnuniyetsiz ifade, hele ki bu görüntülerin üzerine atılan kocaman kırmızı çarpı işaretleri, aldığı kararın çabucak pekişmesine vesile oldu. Hem şimdi ararsa kılıfını mılıfını da vereceklerdi.  Sabaha bırakırsa belki bu şansı asla elde edemeyebilirdi… Mutlu oldu birden. İyi ki de uykusu kaçmıştı!

Sahanda yumurtasının üzerindeki tereyağın donma tehlikesini bile önemsemeden telefona sarıldı. Artık bedeni naysır daysır için yanıp tutuşuyordu… Bu sefer, mutlaka işime yarayacak diye alıp bir kenara koyduğu buharlı derz temizleyicideki gibi olmayacaktı hiçbir şey. Naysır Daysır’ı öyle bir kullanacaktı ki, 5 dakikada misafirlerini meyve salatası manyağı yapacaktı. Son zamanlarda evine pek de uğrayan yoktu maalesef. Hatta ölse, cesedi belki haftalar sonra bulunurdu. Ama bu mucize alet sayesinde evi misafir dolup taşacaktı!

Hızla telefonun tuşlarını çevirmeye başladı. Ancak bir terslik vardı.  Telefonun hattı gitmişti.
O sırada mutfaktan bir tıkırtı geldi.  Hırsız olabilirdi. Telaşla mutfağa yöneldi.

Gördüklerine inanamıyordu. Gözlerini ovuşturup tekrar baktığında 39 parça mutfak robotunun elinde kesik telefon kablosuyla kendisine doğru geldiğini gördü.

Şaşkınlıkla ancak ‘A.. Arzu? ‘diyebildi…

‘Arzu ya! Neyim eksikti benim söyle! 25 farklı hız ayarımı mı beğenmedin, çiğ köfte yoğurma ve buz kırma özelliğimi mi? Dilimleme, rendeleme, narenciye ve katı meyve sıkacağı.. Daha ne bekliyordun benden!! Bir kere kullandın mı beni de şimdi yeni dilimleme aparatları alıyorsun söyle!’

‘Arzu açıklayabilirim. Kıç kadar mutfakta çok fazla yer kapladığın için, seni üst rafa yerleş…’

‘Kes! Artık seni dinlemek istemiyorum. Hadi bana acımadın, ya bu zavallı ekmek yapma makinesi?’

‘Ama o hediye gelmişti. Bir kez denedim, güzel olmadı…’

‘Ha ben yapamadım yani, öyle mi?’ diye atıldı sinirle ekmek makinesi.

‘Beni de kolay temizlenmiyorum diye kaldırıp bir kenara atmıştı şerefsiz’ diye araya girdi mecik bullıt…

Buharlı derz temizleyici, ortam nemlendiricisi, emeyzing vakuum kliinır, süpır kuukır, mastır slaysır hep bir ağızdan, ‘Öleceksin!’ diyorlardı. ‘Memnun kalmazsanız paranız iade…’

‘?’

‘…Memnun kalmazsanız paranız iade!!...’

Sıçrayarak uyandı… Kucağındaki tepsi düşmek üzereyken son anda tuttu.

Televizyonu kapattı. Kalkıp yerine yattı.




* Teşekkür: ekşisözlük

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder