Salgın, son dönemlerde zaten neoliberal politikaları terk
etmeye teşne olan batı ülkelerinde giderek yükselen ırkçı/ ayrımcı düşüncelere
ivme kazandırdı. Mülteci krizleri, göçmen sorunları, ticari anlaşmaların feshi,
Brexit, Avrupa Birliği’nin akıbeti gibi pek çok tartışmanın sürdüğü bir dönemde
bu kriz, yeniden yükselen nasyonalizmin ekmeğine yağ sürecek gibi duruyor.
Küreselleşmenin aldığı darbe, içe dönük devlet politikaları ve ulusçuluk
konularına sonra değineceğim. Burada daha çok üzerinde durmak istediğim
insanlığın bir türlü içinden söküp atamadığı ırkçılık/ayrımcılık…
Pandemi melanetinin membaı olan Çin, kültürü icabı pek çok
garip hayvanı herhangi bir ısıl işleme tabi tutmaksızın tüketmesinden
mütevellit tukaka ilan edildi. Salgının başlarında Çin aleyhinde pek çok ırkçı
söylemde bulunuldu, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Çinlilere potansiyel
hasta gözüyle bakıldı, sosyal medyada hakaretler yine havada uçuşu. Tabi en ses
getiren ayrımcı söylem, virüse bir milliyet atfeden Trump efendinin ısrarlı
‘Chinese Virus’ tanımlaması oldu. Hollywood filmlerinden alışılagelen bir
tavırla, insanlığı tehdit eden her tür belanın Amerika’ya yapılması planlanan
hain bir saldırı basitliğine indirgenmesi, (çünkü dünyanın gerisi teferruattan
ibarettir) Trump’ı bu salgını Pearl Harbor ya da 9/11 saldırıları ile mukayese
etme pervasızlığına kadar götürdü.
Ülke yönetimleri kendi sorumluluklarının ve almakta
geciktikleri önlemlerin üzerlerini örtmek için canhıraş bir şekilde diğer
ülkeleri suçlama işine soyundu. Virüs, Çin’in vaka sayıları artarken, Amerikalılar
tarafından, ABD kavrulurken Çinliler tarafından bir laboratuvarda geliştirilmiş
oldu. O önlem alsaydı böyle olmazdı, bu beni dinleseydi böyle olmazdı
tartışmaları uzadı da uzadı… Siyasete her zaman bir düşman gerekir. Düşman,
bokunu altına süpürdüğün halıdır.
Bu vesileyle tüm insanlığın yaşamını tehdit edebilecek bir kriz
durumunda bile ülke siyasilerinin kendi çıkarlarını önde tutarak, küresel tavır
sergilemekten ziyade ötekileştirmek, ayrıştırmak, suçlamak için düşman arayışına
girdiklerini gördük. İnsani yardımları siyasi propaganda malzemesi yapan, yüksek
fiyat vererek birbirlerinin maske siparişlerini gasp eden, kendisi dışında tüm
dünyayı suçlayan ülke siyasileri, bizlere siyaset denen bu bok çukurunun dibi
olmadığını tekrar tekrar hatırlattı sağ olsun.
Biz sıradan vatandaşlar ise imam osuruğundan aldığımız cesaretle,
ırkçılığın en temel besini olan genelleme yapma/ tümevarım alışkanlığını
üzerimizden atamadığımızı bir kez daha anladık.
Üzerine düşünülmesi ve acilen önlem alınması gereken her
vaka, ne yazık ki semboller üzerinden basitleştirilerek önemini yitiriyor.
Siyasetin düşman yaratma mekanizması problemin müsebbibinin/sorumlusunun
bulunmuş olması açısından vicdanlarımıza su serpebiliyor. Tüm vicdani yükümüzü,
nefret ve suçlamalar üzerinden bu düşmanlara yöneltip rahatlıyoruz. Sembolize
ederek önemsizleştirme, bir dünya savaşını Sırp milliyetçisinin suikastına, Lehman
Brothers’ın batışını Greenspan’in para politikasına, küresel ısınmayı inek
osuruğuna, salgını ise yarasa çorbasına indirgeyerek olaylar bütünü karşısında
dikkatimizi dağıtıp, merakımızı giderebiliyor.
Yarasa çorbası içen Çinli videolarının altına hakaret dolu
yorumlar yazmaktansa yaşam alanlarını her gün biraz daha gasp ettiğimiz
canlılar, yok ettiğimiz ekosistem, dengesini bozduğumuz doğa ve eziyet ederek
öldürdüğümüz hayvanlar etraflıca tartışılmalıyız. Doğanın bize böyle ölümcül
bir geribildirimde bulunması sonucunda bu sorunun etraflıca düşünülmesi adına
çaba sarf etmeliyiz. Bas bas bağıran çevre aktivistlerini, uzmanları belki bu
vesileyle dinler ve artık sürdürülebilir bir dünya için kafa yorarız. (Çok mu
iyimser oldu?)
Son zamanlarda frekansında artış görülen yeni salgın
hastalıkların, biz çevremiz ile barış ve uyum sağlayamadığımız müddetçe bizleri
daha sık tehdit edeceği gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bunun idrakine milletten,
ırktan, yaratılan düşmanlardan bağımsız varılıp, gereken önlemler alınabilecek
mi zaman gösterecek...(Ölmez de sağ kalırsak)
Bir sonraki konum küreselleşme olacak. Olumlu ve olumsuz
yanlarını masaya yatıralım, salgının küresel ticareti ne ölçüde
etkileyebileceği konusunda martaval okuyalım…
Sevgiler,
Mert
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder