9 Mayıs 2020 Cumartesi

1. Irkçılık henüz aşısı geliştirilmemiş bir pandemidir



Salgın, son dönemlerde zaten neoliberal politikaları terk etmeye teşne olan batı ülkelerinde giderek yükselen ırkçı/ ayrımcı düşüncelere ivme kazandırdı. Mülteci krizleri, göçmen sorunları, ticari anlaşmaların feshi, Brexit, Avrupa Birliği’nin akıbeti gibi pek çok tartışmanın sürdüğü bir dönemde bu kriz, yeniden yükselen nasyonalizmin ekmeğine yağ sürecek gibi duruyor. Küreselleşmenin aldığı darbe, içe dönük devlet politikaları ve ulusçuluk konularına sonra değineceğim. Burada daha çok üzerinde durmak istediğim insanlığın bir türlü içinden söküp atamadığı ırkçılık/ayrımcılık…


Pandemi melanetinin membaı olan Çin, kültürü icabı pek çok garip hayvanı herhangi bir ısıl işleme tabi tutmaksızın tüketmesinden mütevellit tukaka ilan edildi. Salgının başlarında Çin aleyhinde pek çok ırkçı söylemde bulunuldu, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Çinlilere potansiyel hasta gözüyle bakıldı, sosyal medyada hakaretler yine havada uçuşu. Tabi en ses getiren ayrımcı söylem, virüse bir milliyet atfeden Trump efendinin ısrarlı ‘Chinese Virus’ tanımlaması oldu. Hollywood filmlerinden alışılagelen bir tavırla, insanlığı tehdit eden her tür belanın Amerika’ya yapılması planlanan hain bir saldırı basitliğine indirgenmesi, (çünkü dünyanın gerisi teferruattan ibarettir) Trump’ı bu salgını Pearl Harbor ya da 9/11 saldırıları ile mukayese etme pervasızlığına kadar götürdü.  

Ülke yönetimleri kendi sorumluluklarının ve almakta geciktikleri önlemlerin üzerlerini örtmek için canhıraş bir şekilde diğer ülkeleri suçlama işine soyundu. Virüs, Çin’in vaka sayıları artarken, Amerikalılar tarafından, ABD kavrulurken Çinliler tarafından bir laboratuvarda geliştirilmiş oldu. O önlem alsaydı böyle olmazdı, bu beni dinleseydi böyle olmazdı tartışmaları uzadı da uzadı… Siyasete her zaman bir düşman gerekir. Düşman, bokunu altına süpürdüğün halıdır.

Bu vesileyle tüm insanlığın yaşamını tehdit edebilecek bir kriz durumunda bile ülke siyasilerinin kendi çıkarlarını önde tutarak, küresel tavır sergilemekten ziyade ötekileştirmek, ayrıştırmak, suçlamak için düşman arayışına girdiklerini gördük. İnsani yardımları siyasi propaganda malzemesi yapan, yüksek fiyat vererek birbirlerinin maske siparişlerini gasp eden, kendisi dışında tüm dünyayı suçlayan ülke siyasileri, bizlere siyaset denen bu bok çukurunun dibi olmadığını tekrar tekrar hatırlattı sağ olsun.
Biz sıradan vatandaşlar ise imam osuruğundan aldığımız cesaretle, ırkçılığın en temel besini olan genelleme yapma/ tümevarım alışkanlığını üzerimizden atamadığımızı bir kez daha anladık.

Üzerine düşünülmesi ve acilen önlem alınması gereken her vaka, ne yazık ki semboller üzerinden basitleştirilerek önemini yitiriyor. Siyasetin düşman yaratma mekanizması problemin müsebbibinin/sorumlusunun bulunmuş olması açısından vicdanlarımıza su serpebiliyor. Tüm vicdani yükümüzü, nefret ve suçlamalar üzerinden bu düşmanlara yöneltip rahatlıyoruz. Sembolize ederek önemsizleştirme, bir dünya savaşını Sırp milliyetçisinin suikastına, Lehman Brothers’ın batışını Greenspan’in para politikasına, küresel ısınmayı inek osuruğuna, salgını ise yarasa çorbasına indirgeyerek olaylar bütünü karşısında dikkatimizi dağıtıp, merakımızı giderebiliyor.  

Yarasa çorbası içen Çinli videolarının altına hakaret dolu yorumlar yazmaktansa yaşam alanlarını her gün biraz daha gasp ettiğimiz canlılar, yok ettiğimiz ekosistem, dengesini bozduğumuz doğa ve eziyet ederek öldürdüğümüz hayvanlar etraflıca tartışılmalıyız. Doğanın bize böyle ölümcül bir geribildirimde bulunması sonucunda bu sorunun etraflıca düşünülmesi adına çaba sarf etmeliyiz. Bas bas bağıran çevre aktivistlerini, uzmanları belki bu vesileyle dinler ve artık sürdürülebilir bir dünya için kafa yorarız. (Çok mu iyimser oldu?)



Son zamanlarda frekansında artış görülen yeni salgın hastalıkların, biz çevremiz ile barış ve uyum sağlayamadığımız müddetçe bizleri daha sık tehdit edeceği gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bunun idrakine milletten, ırktan, yaratılan düşmanlardan bağımsız varılıp, gereken önlemler alınabilecek mi zaman gösterecek...(Ölmez de sağ kalırsak)

Bir sonraki konum küreselleşme olacak. Olumlu ve olumsuz yanlarını masaya yatıralım, salgının küresel ticareti ne ölçüde etkileyebileceği konusunda martaval okuyalım…

Sevgiler,
Mert

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder