17 Ocak 2012 Salı

pilates of the caribbean



‘Bir kiii üç dört - son kiii üçç dört…’

Şrakkk!!! Bir kırbaç şaklıyor domalık vaziyette tapındığımız spor salonu laminantlarında…

‘Şimdi sık karnı, ayaklar pilates veesi… Gözümüz göbeğimizde, götümüz aya bakıyor, sık karnını bekle…’

6 Ocak 2012 Cuma

kafası güzel zionya krallığı





Doğa üstü yeteneklere ya da mucizelere inanma güdüsü insanın yaradılışında var her halde. Hepimiz olağan dışı bir şeyler görmek için can atıyoruz. Sanırım hepimiz hayatın her gün yaşadığımız o sıkıcı döngünün ötesinde bir takım ilginç niteliklere sahip olabileceği gerçeğini görmek istiyoruz. Yalan da olsa aldanmak hoşumuza gidiyor. Yoksa niye Copperfield amcamızı 3 milyar dolar serveti cebe indirip Claudia Shiffer ablamızla gönül eğlendirecek kadar kalkındıralım ki?
 

4 Ocak 2012 Çarşamba

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?



Kaçımızın paçayı ucuz kurtardık ölümcül bir olaydan? Ne bileyim bir araba kazasından sağ çıkmak, kanseri yenmek, kurşunun sıyırıp geçmesi gibi… Aksiyonu az, rutini bol hayatlarımızda türlü badireler atlatmıyoruz elbette. Hele ki vaktinin büyük çoğunluğunu bilgisayar başında oturmakla geçiren çoğunluk için en ciddi tehlikelerden birisi her halde boğaza kaçan kraker… Öyle demeyin böyle ölen devlet başkanları, sanatçılar var tarihte hafazanallah. Henry Heimlich boşuna mı manevra buldu sanıyorsunuz?
 

2 Ocak 2012 Pazartesi

140 karaktere sıkışmış hayatlar...


Neymiş efenim, günümüzün trendi, sosyal haberleşmenin devrimi twittermış! 140 karakterde zırvala bişiler diyorlar sana. E sen de harf sayısının azlığından ne yazsan göze batacağından kendini kasa kasa anlatmaya çalışıyorsun düşüncelerini...

yeni yıl holey!





Hep beraber kutlanacak yeni bir yıl için daha geri sayıma başlandı. Yeni yıla dostlarla, sevdiceklerle girebilenler çok şanslı...Evet, çok eğleneceğiz, çılgınlar gibi kutlayacağız ama neyi kutlayacağımızın da bilinçlenmek adına faydası olduğunu düşünüyorum: 

oluyor mu?

,Sende de olmuyor mu?

30’lu yaşların ufak ufak kapını çalarken…
Hayat daha sorgulanası, ama sogulanmaktan korkulası bir hal almıyor mu git gide?
Kalbin sıkışmıyor mu düşündükçe?
Ve en kötüsü,
Artık eskisi kadar hızlı atmıyor mu senin de?

Sensizlik...


Sensizlik…


İşte yine o bildik ses… Her sabah, değiştirmeliyim diyorum bu alarmın sesini.. Ama yerine koyacağın hangi ses, beni sıcak yatağımdan kalkmaya zorlamakla yükümlendikten sonra kulağa hoş gelebilir ki? İşte… Yine başlıyoruz. Oysa ki biraz önce hiç bilmediğim bir yerde dillerini bile bilmediğim insanlarla sohbet ediyordum. Taa ki bu aptal sesi duyana kadar. İnsanın hayatından çalıyor diye zamanında bir hayli hakkını yediğim uyku, bu kadar tatlı olmak zorunda mısın? Seviyorum seni. Beni biraz önce ilk defa gördüğüm insanlarla bilmediğim bir dilde konuşturan kudretininin kölesi olmaya hazırım. Hazırım, bilinçaltımın bana oynadığı bilinç dışı oyunları bilincimin kir tutmuş oyunlarının yerine geçirmeye…