Bir değnek vardı elinde iki ucu boklu… Neyi seçsen mesele…
Bu memlekette erkek olmak…
Bu memlekette kadın olmak…
Sen tuttun erkek olmayı seçtin. Gerçi her türlü işin zor, açık konuşayım. İlerleyen yaşlarda bu memlekette yalnızca ‘insan’ olmanın dahi ne denli zor olduğunu sevimsiz tecrübelerle göreceksin. Bıraktığımız enkaz için şimdiden özür dilerim. İşin siyasi, toplumsal tarafıyla seni boğmayacağım. Bunları sonra konuşuruz zaten…
Erkek çocuk için, babasının aslında biraz da ‘tırt’ bir adam olduğunun idrakını yaşayacağı dönemlere kadar, babası onun biricik rol modelidir. Onun gibi konuşur, onun yaptığını yapar, her hareketini taklit eder. Babası, onun süper kahramanıdır. (Çoğu şeyi kıçından sallasa da beton gibi suratının estirdiği ciddiyet havasından belli etmediği için) O, her şeyi bilir, çok güçlüdür, kocamandır, Doruk’un babasını döver falan filan…
Seni kaç yaşına kadar böyle idare ederim bilemiyorum. (Zannedersem en en güçlü canavar hangisi? Spiderman’in yaşı kaç? Ne kadar süt içersem Ben10’in çetesine alırlar? En hızlı uçak, en kocaman ağaç sorgulamalarından bir kaç adım öteye geçtiğimiz anda, babanın aslında zannettiğinden tırt bir adam olduğundan hafif hafif şüphelenmeye başlayacaksın)
Hayal kırıklıkların ne yazık ki hayatın boyunca devam edecek. Çünkü bu baba deyip saygıda kusur etmediğin adam, büyük bir ihtimalle, sana bu toplumda hayatın boyunca kendini yetersiz, ezik hissedeceğin erkek muhabbetlerinde, bırak aydınlatıcı olmayı, en ufak bir tatmin edici bilgi bile veremeyecek… Veremeyecek olduğunu bile bile de zevzek zevzek yorumlar yapmaya çalışacak. Üzgünüm, bunlara alışman gerek…
‘Bi Alex değil’sorunsalı :
Erkek olduğuna göre, çevren, senden kesinlikle futboldan uzmanlık seviyesinde anlaman ve bu konuda uzun uzun sıkıcı yorumlar yapmanı bekleyecek. Bu yorumlarını ara sıra beden dilini (daha çok kol ve bacak) kullanarak zenginleştirmen, bağırarak daha etkili hale getirmen ve bir takım küfürlerle süslemen gereken ortamlara sık sık gireceksin.
Tahminim, etrafında spor (futboldan ibarettir memlekette) hakkında atıp tutan insanlardan kat kat fazla spor yapacaksın. Ancak bu ülkede bir şey yapmanın değil, üzerine konuşup onun reklamını yapmanın çok çok daha önemli olduğunu ve kabul gördüğünü yine acı tecrübelerle öğreneceksin.
Bu sancılı süreçte, zavallı sen, sivilceli arkadaşlarından duyduğun ve bir türlü onlara eşlik edemediğin jargonu benimle paylaşmaya çalışacaksın. Baba-oğul şöyle ekran karşısına kurulup bir maç seyretme ihtiyacı duyacaksın. Elbette, benden duyacağın en kallavi yorumun ‘Bi Alex değil’ olması, o küçük yüreğini burkacaktır. (Kaldı ki, sen o yaşa gelene kadar Alex dede olur. Benim yeni, güncel bir futbolcu ismi öğrenmem gerekecek ki bu da sancılı bir süreç. Kendimi Metin-Ali-Feyyaz üçlüsünden Alex’e seneler süren hummalı çalışmalarım sonucu güncellemiştim)
Onu var yaaa…
Ergenliğin sancılarını iyi bilirim. Ben bilmezsem Google bilir. Bak:
Ancak bu sancıyı esas çekilmez kılan karşı cins ile iletişim sorunların değil, maalesef yine o sivilceli arkadaşlarınla gireceğin ‘karı-kız’ muhabbetleri olacaktır.
Muhtemel, hümanist bir ortamda büyüyeceğinden, arkadaşlarının ‘onu var ya, şöyle evirip, böyle çevireceksin ki, oradan da şunu yapıp buradan da şöyle yaptırıvericen’ (son anda egeli sapığa bağlandı) muhabbetlerine eşlik edememenin verdiği sıkıntıları yaşayacaksın. Ne kadar zorlarsan zorla, söylediklerin, kurduğun bol küfürlü fanteziler, sessizlikle karşılanacak, arkadaş ortamında önce gözler konuşacak, sonrasında bir kahkaha patlayacak… Bunu kabullenmekte fayda var: ‘Benim fantezi dünyam arkadaşlarım kadar renkli değil’
Bir de neler yaptığını (ya da yaptığını düşündüğünü ve buna inandığını diyelim) ballandıra ballandıra anlatanlar olacak ki ‘bilmediğim ne çok şey varmış’ diyeceksin…
Baba gel bi PES atalım:
Tavla, okey, batak ve benzeri oyunlarda, arkadaş ortamlarında ‘tercih edilmeyen’i bırak, ‘nefret edilen’, ‘tiksinilen’ bir adam olduğumu gizleyecek değilim senden. Ama bir de işin teknolojiyi yakalayarak zaman öldürme boyutu var ki, ‘Bari bu alanda az bi bilgin olsaydı be adam’ diyeceğin günler de olacak ne yazık ki…
Futbol oynamayı beceremeyenler, ya da bu şöleni göbeklerine koydukları bira ve cips ile taçlandırmayı daha uygun bulanlar, yeteneklerini genellikle milyon dolarlık oyuncuların tüm hakimiyetinin yağlı baş parmaklarının altında olduğu Playstation oyunlarında sergilemeyi tercih ederler.
Çok insani bir dürtü ile benimle ‘PES’ atma ihtiyacı hissedebilirsin. Ancak bilmen gerekir ki, baban bu yolda nice yiğitlere PES dedirtti. Karşısındaki çatık kaşlarla 4-4-2 taktiğini beğenmeyip, motivasyonu düşüşte olan oyuncuları yüksek olanlarla değiştirirken babanın tek endişesi vardı: ‘Başka renk forma yok mu?’ Uzun süre kendimi karşı takımın oyuncusu sanmamdan tut, ‘Şut bu yuvarlak olan mıydı?’ sorusunu bir oyunda 35 kere tekrarlamama kadar bir çok zorlu sınav veren karşı tarafa, bu oyuna hakkıyla PES dedirtebilen bir baban olacağını unutma. Hoş ben diyorum ama sen yine de deneyeceksin. O zaman haberin olsun ben yeşil-turuncu formalı takımı almak istiyorum. Bir de ayarlardan ‘3 korner 1 penaltı’yı seçelim lütfen…
Kaç Basıyo?
Basit bir savunma mekanizmam var sanırım. Nasıl doğada kirpinin dikenleri, bukalemunun kamuflaj yeteneği var, benim de bir bok anlamadığım konularda başvurduğum klişe cümlelerim var. ‘Bi Alex değil’ örneğinden bahsetmiştim. Otomobiller söz konusu olduğunda ise en büyük yardımcım ‘Kaç basıyo?’
Önce, ‘Vay arkadaş! Şu modelin şu serisini gördün mü?’ gibi olta sorularla filizlenen muhabbetin civcivlenmesini beklerim. Modifiye bir araç üzerinden silindir sayıları, enjeksiyon ve beygir gücü bilgileri, tabakhaneye bok yetiştirecekmişiz gibi 0-100 km/saat verileri havalarda uçuşurken doğru zamanı sinsi sinsi bekler (bu arada konuya hakim, fazla konuşma ihtiyacı hissetmeyen, iyi dinleyici bir uzman görünümüne bürünürüm) ve soruyu patlatırım: ‘Kaç basıyo?’
Her ne kadar sorum, benim gözümde tüm bu yorucu tartışmaların bir sonuca (tatlıya) bağlanması ve aracın maksimum hızı konusunda bilgi edinilmesi açısından ‘kaliteli’ bir soru olsa da, analarından ‘tuningçi’ doğan bu arkadaşlar arasında sarf edilir edilmez boşlukta yankılanır. O kadar modifikasyon hızlı gitmek için değil mi arkadaşım? Kaç basıyo işte?
Yukarıdaki paragraftan da anladığın üzere, bu konuda da sefil bir adamım ne yazık ki.. Hele bir de ikinci elleri ve piyasa fiyatları konusu açıldığında mecburen ikinci meşhur sorumu sormak zorunda kalıyorum ki içler acısı: ‘Kaç paraymış?’
Her şey bir yana da, bu dünyada sırf erkek olduğun için sana biçilen güç sahibi olma, parçalama, yok etme, ezme, savaşma, tüketme niteliklerine nasıl engel olacağım ve seni nasıl sevgiyle, bilgiyle, önce insan olma bilinciyle donatacağım konusunda da bazı çekincelerim var ama dedim ya, bunları sonra detaylı konuşuruz.
Neyse, durum bu. Malzeme bu…
İşine gelse de, gelmese de…
Sevgiler
Mert
(Tuncel Kurtiz'in sesinden)
YanıtlaSilYeğen;
Baban sana açık açık anlatmış durumu, ben de bir dayılık yapıp sana babanın kendini yetersiz gördüğü konularda birer amca önereyim mi haa ne dersin
Kağıt-okey-tavla konusunda Ankara'nın eski efsanelerinden Tövbekar Barış'ı bul, selamımı söyle..
PES oynayacağın ama kolun bozuk olduğu zaman Konami Murat vardır, bozuk kolu boynuna asmıştır asmasına amaa "Amca" dersen titrer yüreği..
Gün gelip ayağın debriyaja yetiştiğinde Anıl Amcan (Anıl, diğer örneklere bakınca seni harcamış gibi oldum ama:))) sessizce gelir bulur seniii, girer kolunaaa, İzmit Körfez Pisti'nde alırsın soluğu..
Çapkınlık konusuna gelinceeee... (Ölü taklidi)
Dayın Hakkı..
Olm çok güldüm lan :) Allah'tan her konuda emanet edeceğim birileri var... yoksa yavrucak sürekli eksik hissedecek kendini. Delüvanlı, bu amcanlara (Konami Murat dışında) güven... Bunlar var ya bunlar... Adamın dibi...
YanıtlaSilBengisu:
Silyaşasın dayılar, amcalar!!! Siz olmasanız bizim halimiz nice olur?!??!!?
Çok iyi çok.
YanıtlaSilGeleceğe modern mektuplara doğru bir yolculuğa göz kırpıyor burası.
Gururlandırıcı ve etkileyici.
Yakında blogu okurken 1 kadeh koyacağım ben sanırım.
Ya da tam tersi mi olsa ?
:)
Dodom sağol,
Silamacı da bu zaten yazıların.
Üzerinde konuşalım, ileride geçmişe dönüp şöyle bir göz atalım, bir yandan içimizi dökelim diye...
Tek motivasyonu sizin tarafınızdan okunması ve üzerine konuşulması olan düşünce balonlarından ibaret aslında...
Bir nevi tekne turlarına ön hazırlık :)