Yenildim…
Uzun süredir akıllı telefonlara karşı yürütmüş olduğum çetin mücadele son buldu. ‘O ne abi, herkesin elinde bi ayfon, mal mal bakıyorlar, uyuz oluyorum’ diyerek aklımca aşağıladığım, posta koyduğum, hor gördüğüm akıll cep telefonu teknolojisi sonunda galip geldi ve kendime en akıllısından bir tane aldım. Akıllı telefon aldım, dur şu aklımı bir kenara koyayım, o kadar para verdikten sonra artık hiçbir şey düşünmeme gerek yok refleksi benim bünyede de tezahür eder mi bilinmez ama ben de hayatı inanılmaz kolaylaştırıyor gazlarıyla hayatını anlamsızca karmaşıklaştıran zombi sürüsüne dahil oluverdim işte...
Vahşi kapitalizm ile ne ilk savaşım, ne ilk hezimetim bu ne yazık ki. Geçmişim ağır yenilgilerle dolu. Tüplü televizyonların, masa üstü bilgisayarların, mektuplaşmaların usanmaz savaşçısı bendeniz, bir cephede daha ağır yenilgi aldım: Kanıma dokunsa da dokunmatik ekran beni ele geçirdi! Artık o dolma gibi parmaklarımla ufak ufak dokunmayı öğreneceğim ekrana. Kaydırıvereceğim havalı havalı…
Esirim ben. Artık onun esiriyim. İstesin, eplikeyşınlarına kurban olayım. Bundan böyle, ben de arkadaşlarla toplandığımızda kimseyle konuşmak, iletişim kurmak zorunda kalmadan gözlerim telefonda, ekranı dürte dürte eğleneceğim. İki kadeh parlatacağım, sohbetin belini kıracağım mekanları 8 MegaPiksel Kameramın flaşı ile aydınlatıp hemen sosyal medyaya kazandıracağım. Bedenim her an üzerimde taşıdığım bir cihazla emeceğim WiFi dalgaları için yanıp kavrulacak…
İnternet benim nefesim olacak. Erişemediğim, erişilemediğim zamanlarda nefessiz kalacağım. Her anımı herkes bilsin isteyeceğim.
Sevimli kediler, tavşanlar… Sıkı durun…
Uzun zamandır her an izleyemeyecek olmamın sıkıntısını ve burukluğunu yaşadığım esneyen kedi, şarkı söyleyen köpek videolarını izleyecek ve yanımdaki herkese gösterecek olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Facebook’tan arkadaşlarımın saçma sapan fotoğraflarını 7/24 takip edebileceğim, beğeneceğim, yorumlar yazacağım, paylaşacağım… Müthiş!
Siyasi arenanın altı üstüne gelecek…
Atatürk’ü, bayrağımızı falan beğenen 1 milyonuncu kişi olacağım. Evet belki geç kaldım ama vatan sevgimi ispatlamam lazım! Çerçeveye alınmış, koca koca puntolarla ‘bu vatan hepimizin’ tarzında sanki de’leri, ki’leri, mi’leri kasten bitişik yazılmış özlü sözleri anında beğenip, paylaşacağım. Muhalefetin de kralını gösterip, iki tıkla memleket kurtaracağım…
G.t gezdirirken zevkten foursquare olucam…
Gezdiğim her yerde köpeklerin işemesi hesabı ‘check-in’ yapacağım, arkadaşlarıma nispet olsun bak nerelere gittim, siz gidemediniz ki nıhaaa diye. Eğleniyormuş gibi yaptığım tüm fotolarımı anında sosyal paylaşım sitelerinde yayınlayacağım ki, herkese benim ne kadar sosyal bir insan olduğumu ispatlayabileyim. Gittiğim şehirleri falan hep gözünüze gözünüze sokacağım…
Bilin bakalım nerede ne zıkkımlanıyorum?
Mesela bir barda arkadaşlarla bira içiyoruz… Şlak! Fotosunu çekip anında yayınlayacağım ki, herkesi bu durumdan haberdar edeyim. Barda bira içtiğimi kimseye söylemezsem ne değeri kalır? Tabi, ‘Ay canikom çok tatlı çıkmışsınız’, ‘Panpa süpersiniz yaanee, koptum!’ ‘Ay çok kıskandım, bensiz gitmeyin comolokkos!’ ya da ‘: )))))))))))))))))))))))))))))))))))))’ gibi yorumlara da hazırlıklı olmam lazım artık. Üç kuruşluk İngilizcesiyle ‘LoL’ diye tepkiler veren arkadaşlar size sesleniyorum! Bundan böyle benim de bir reytingim olacak! Beni, durumumu, fotoğraflarımı beğenecekler. Ben de topladığım baş parmaklar üzerinden ne kadar güzel bir hayat yaşadığımın farkına varacağım.
Sonrasında hayatımız boyunca utanacağımız paylaşımlarım geliyor, bekleyin:
Beğenenin, yorum yapanın listesindeki tüm arkadaşlarının, akrabalarının görebileceği ihtimalini gözetmeksizin, içerken, kusarken, işerken çekilen fotolar ve daha niceleri… Gözümüzün kapalı çıktığına hayıflandığımız fotolardan g.tümüzün kapalı olduğuna şükrettiğimiz fotolar dönemine hızlı bir geçiş! Hep birlikte çok utanacağız…
Yer açın, ben de tarlaya giriyorum:
Kimin koyununa ne oldu, kimin tarlasının hasat zamanı dakika dakika takip edebilecek olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Kim bilir belki ben de tası tarağı toplar bir tarlaya girerim, sebzemi meyvemi yetiştirir, mutlu mesut yaşarım. (Ha, o öyle olmuyor muydu?) Bu arada kızgın kuşlarla yeşil domuz avı da oldukça cazip…
Mert sizi ‘Sıkıysa Katılma’ etkinliğine davet etti:
Şimdiye kadar sayısız davet aldım şu etkinliğine, bu etkinliğine. Artık benim sıram! Sizi Çarşamba günkü dişçi randevuma davet ediyorum. Bunu önce maille göndereceğim. Sonra facebook, twitter, myspace derken her yerden alacağınız davete sıkıysa gelmeyin.
Ayrıca sizi mafya savaşları, Texas HoldEm Poker gibi sayısız uygulama isteği ile de daraltacağım…
Alışmadık cebimde telefonum zor duruyor...
Sevgiler,
Mert
Karikatürler: theoatmeal.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder