29 Haziran 2012 Cuma

erkek olmak zor zanaat...


Bir değnek vardı elinde iki ucu boklu… Neyi seçsen mesele…

Bu memlekette erkek olmak…
Bu memlekette kadın olmak…

Sen tuttun erkek olmayı seçtin. Gerçi her türlü işin zor, açık konuşayım. İlerleyen yaşlarda bu memlekette yalnızca ‘insan’ olmanın dahi ne denli zor olduğunu sevimsiz tecrübelerle göreceksin. Bıraktığımız enkaz için şimdiden özür dilerim. İşin siyasi, toplumsal tarafıyla seni boğmayacağım. Bunları sonra konuşuruz zaten…

22 Haziran 2012 Cuma

küçük sahil kasabası...


‘Gitmek lazım abi buralardan!’ dedi, bira bardağında kalan son yudumu kafasına dikip, hışımla boş bardağı masaya vururken…

‘Bu koca şehir, bu yaşam mücadelesi, stres beni yedi bitirdi… Artık dayanamıyorum. Çekip gideceğim buralardan güneylere…’

Fondip olarak adlandırılması için mübalağa etmek gereken son yudum birasının etkisinden midir, yoksa hayatın sillesini yemiş bir adamın takındığı dertli ifadeden midir bilinmez,  kat kat olmuş alnının bitimine doğru çatılmış kaşları, suratına az önce ‘bok’ görmüş tipinde bir ifade yerleştirmişti.

18 Haziran 2012 Pazartesi

biri bizi yalıtıyor...


Tadilat: İki genel tahrir arasında, bu kanunda yazılı sebeplerden dolayı binaların gayrisafi iratlarında ve arazinin kıymetlerinde vukua gelen devamlı ve tabii değişiklikler tesbit edilerek, yeni irat veya kıymetin tahmin edilmesi.‘

Bugünlerde eve yaptırmakta olduğum tadilatın tanımı, işte bu internette rastladığım ve bir bok anlamadığım açıklama olsa gerek… Benim tahmin ettiğim tadilatın çok çok ötesinde, çok daha karmaşık bir şeyler yapıyor olmalılar… Aksi takdirde bu kadar sorun yaşanması, uzun sürmesi, acı vermesi mümkün olmazdı…

13 Haziran 2012 Çarşamba

klipsli ETS ameliyatı oldum...


Eminim siz de başlığı okuyup, hiçbir şey anlamayan çoğunluktansınız. Böyle bir derdim olmasaydı benim de ‘klipsli ETS’ kavramından en ufak haberim olmazdı. Çok da güzel olurdu… Hayat işte…

7 Haziran 2012 Perşembe

jetgiller'i dava ediyorum...



Jetgiller Çamlıca sırtlarında
Hatırlıyor olmamız acı olsa da, Jetgiller diye bir çizgi film vardı. Sakın yanlış anlamayın, bir de ben, ‘ah o 80’lerde çocuk olmak’, ‘vah o 90’larda adolesan olmak’ gibi tırı vırılarla midenizi bulandırmayacağım. Tamam iyi hoş, geçmişi hatırladık, o yıllar ne güzeldi dedik de kardeşim herhalde bu konuda yazı yazmayan, geçmişimizin üzerinden geçmeyen kalmadı anasını satiim.

1 Haziran 2012 Cuma

bizim bizden büyük düşmanımız yok…



Hani diyoruz ya hep: ‘Bizim bizden başka dostumuz yok arkadaş!’ diye… Aslında hiç doğru gelmiyor, özellikle şimdilerde. Bu memleketin evlatları olarak, dünyada sevenimiz dostumuz olmadığı çok doğru. Ama bizim dostumuz biz de değiliz ne yazık ki… Bilakis, bizim bizden büyük düşmanımız yok…