3 Ağustos 2014 Pazar

geniş mezhep...


Tarih boyu dinler adına dökülen kan yetmemiş olacak ki, aynı dine mensup insanların dahi mezhep farklılıkları nedeni ile birbirlerinin canına kıydığı dönemleri yaşıyoruz şimdilere. Mezhep çatışmaları elbette yeni değil. Belki dinler tarihi kadar eski. Bugün Ortadoğu kan gölü. Yalnızca aynı mezhepten olmadıkları için topluca infaz edilen insanların haberlerini izliyoruz her gün. Bir bahar havası estirilerek diktatörlerin, yani eskinin yüce, şimdinin tu kaka insanlarının, alaşağı edileceği, kurak topraklarında özgürlüğün, demokrasinin yeşereceği bir devrim masalıyla gazlanan kitleler, topraklarındaki kaos ile kalakalmış durumda ne yazık ki.

içimizdeki tatar çölü...






‘Hasta olduğun için değil, hayatta olduğun için öleceksin.’
Lucius Annaeus Seneca

‘Bir umuttur yaşatan insanı’ diye iddia eder Bulutsuzluk Özlemi, sazına davranmadan hemen önce. Belki de hayatın kendisinin bir ‘bekleyiş’ olduğunun en yalın ifadesidir o meşhur şarkılarındaki güzel nakarat.

Nasıl ki, varılacak yer, yolun nihai hedefi olmasına rağmen asıl olan yolun kendisiyse, en belirgin ve çıplak nihai hedef olan ölüme giden yolun ta kendisidir ‘hayat’ dediğimiz ölümlü… Doğduğumuz gün başlarız ölmeye. Doğmak, ölmenin ilk adımıdır ve hatta…

8 Şubat 2014 Cumartesi

trololololololololololo…*




           Yüksek çözünürlük vaat eden aptal kutumu hiç de üzerime alınmadan, olayı kişiselleştirmeden izlemeye gayret ediyorum. Bir zamanların ‘çağın iletişim aracı’ diye pazarlanan sihirli kutusunun, kötü yayıncıların elinde Pandora’nın kutusuna dönüşebileceğini anlamamız, çok da zamanımızı almadı. Ancak bu sihirli kutunun pek de fazla nesil eskitmeden bir ‘aptal kutusu’na evrilmesi iç burkan bir detay. Neyse, koltuğuma kurulup, kendimi ‘eğlenirken ölmenin’ nahoş keyfine teslim ediyorum.